Servis Odaklı Mimari

 

Servis odaklı mimari (SOA) ilk olarak hangi ülkelerde, ne zaman ve hangi gereksinimler çerçevesinde ortaya çıktı?

Servis odaklı mimari konusu aslında çok da yeni bir konu değil. 1980’lere baktığımızda bu konu nesne yaklaşımlı geliştirme çalışmaları ile başlamış ve 90’lı yıllarda portallerin de ortaya çıkışı ile SOA yaklaşımı şekillenmeye başlamıştır.

Portaller açısından bakıldığında çalışanların iki yada daha fazla sistemi bir görev yada süreci tamamlamak için anlamak durumunda kaldıklarında verimsiz oldukları farkedilmiştir. Aslında çalışanların küçük bir parça fonksiyonaliteye ihtiyaçları vardır ve genelde sistemler ihtiyaçları olandan daha fazlasını anlamalarını gerektirir.

Portal, çalışanların iş rollerine uygun hale getirilmiş olarak basitçe birçok farklı sistem için genel tek bir arayüz oluşturur. Böylelikle SOA arkasındaki yaklaşımı başlatarak kullanıcı açısından sistemleri soyutlaştırır ve üretkenliği artırır.

Son dönemlerde ise SOA teknolojik altyapı olarak iş akışı ve süreç yönetim araçları ile ele alınan bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Burada amaç, süreçler üzerinde gerekli noktalarda, kullanıcının farkındalığını beklemeksizin, ilgili uygulamaya erişmesini ve görevini yapmasını sağlayarak uygulamaları soyutlaştırmaktır.

SOA kesinlikle herşeyi baştan inşa etmek anlamına gelmiyor. Var olan uygulamaların ve altyapıların en etkin ve faydalı kullanımı için bir yaklaşım sergilemenizi öneriyor. SOA, işin tasarımı için önceliklidir, teknoloji ile doğrudan ilgilenmez.

SOA, kurumlara ne gibi faydalar sağlıyor? Kurumlara hangi noktalarda rekabet avantajı yaratıyor?

SOA, tekrar tekrar kullanılabilen ve birleştirilebilen servisler portföyünün oluşturulması esasına dayanır. Bazı durumlarda servislerin statik olarak ilişkilendirilmesi bazı durumlarda ise sürecin akışına bağlı olarak dinamik olarak tespit edilerek devreye alınması şeklinde işletilir. Böylelikle kurumsal iş uygulamalarının, sürekli değişen iş ortamına uyumunu hızlandıracak esnek, rekabetçi ve çevik bir ortam niteliğinde oluşturulması sağlanır.

Örneğin, bir müşterinin borç alabilme hakkı olup olmadığını anlamak için bir kredi analiz sorgusu yüksek seviyede servis olarak şekillendirilirse, bir başka sefer banka aynı mekanizmaları gerektiren yeni bir kredi ürünü başlatmaya karar verdiğinde yeni bir kodu aceleyle yazmak yerine önceden yazılan, performansı kanıtlanmış kodu yeniden kullanabilir. Ya da kredi analiz sürecinde öngörülen bir düzenleme tek noktadan ilgili tüm uygulamaların güncellenmesine olanak sağlar.

SOA ile maksimum fayda elde edebilmek için, SOA’nın iki seviyede değerlendirilmesi gerekir: birincisi, servis-odaklı geliştirmenin taktiksel avantajları, ikincisi kurumsal mimarinin sağladığı stratejik avantajlar.

SOA bir şirketin bütün iş süreçlerinin ve akışının büyük bir resmi olarak tanımlanabilir. Bu demek oluyor ki çalışanlar ilk kez bu sayede, işlerinin teknoloji ile ilişkisinin nasıl kurulduğunu izleme olanağı bulur. BT projeleri, karmaşık yazılım uygulamaları yerine iş aktiviteleri ve süreçleriyle adlandırıldığında çalışanlar BT projelerini daha iyi destekleyip değerlendirebilir.

SOA’ya geçiş yaparken, bir kurumun katlanacağı en büyük değişiklik, kurumsal uygulamaların nasıl kullanılacağına yönelik yeni bir vizyonunun oluşturulmasıdır. SOA ile hangi farklı departmanların aynı bilgiyi veya süreci kullandığına bakarak daha kapsamlı bakış açıları edinmek önemlidir. Servisleri grafiksel olarak yerleştiren tasarım araçları, görselleştirmek açısından yararlıdır. İş kullanıcıları süreçlerin nasıl işlediğini takip edebilirlerse, kurum içinde diğer birimlerle olan ilişkiler de izlenebilir olacaktır. Bu yapılar bilgi sistemlerinin proaktif bir yaklaşımla çözümler oluşturması, gereksiz uygulama ve fonksiyonları devre dışı bırakarak sistemsel karmaşıklıkları azaltabilmesi ve yeni teknolojileri konumlandırması açısından önemlidir. Aynı zamanda performansı yüksek servisler oluşturulması ve servislerin uyumlu birleşimlerinin sağlanması da böylelikle daha kolaylaşacaktır.

SOA önem taşıyor çünkü hem iş hem de BT sonuçlarını geliştiriyor. Forrester’ın verileri doğrultusunda, SOA uygulayıcılarının %55 ile %70’i SOA’nın iş ve uygulama maliyetlerini azalttığı fikrini destekliyor.

SOA günümüzde hangi ölçekli şirketler tarafından tercih ediliyor? SOA’ya hangi sektörlerdeki şirketlerden yoğun olarak talep geliyor?

Finans ve telekom gibi yüksek BT bütçeli şirketlerin yer aldığı sektörler diğer pek çok BT yaklaşımı veya olanağında olduğu gibi bu konuda da öncü olarak görünüyor. Bu şirketler destekleyici, teknolojik bilgi seviyeleri yüksek ve analitik düşünce yapısına sahip iş liderlerine sahip olma eğiliminde olmaları nedeniyle de SOA’yı daha hızlı ve etkin uygulayabiliyorlar.

Benzer fonksiyonalitelere dayanan ancak sürekli yeni sistemler geliştiren bir şirkette, geliştirme, test etme ve entegrasyon, yazılımın tekrar kullanımı ile zaman tasarrufu sağlanır. Sözkonusu sektörlerin bu tanıma da uymaları itibariyle bu konuya öncelikli aday olmaları kaçınılmaz.

SOA’ya geçmek isteyen şirketlerin dikkat etmesi gereken unsurlar neler?

SOA uygulamasına başlanırken en temel nokta SOA’nın hem iş hem BT süreci olduğu konusu gözden kaçırmamaktır. SOA bir BT stratejisi olmakla birlikte, iş fonksiyonlarının katkısı olmaksızın bir SOA uygulaması düşünülmemelidir.

Kurumsal mimarinin iş değeri, SOA’yı kurumsal mimari uygulanmasında bir strateji olarak düşünmeye başladığınızda ortaya çıkar. BT nin, kurumun pazar içindeki yerini, hedeflerini ve işleyişini anlamalarını gerektirir.

BT yöneticileri dikkatli bir SOA stratejisi izlemelidir, çünkü SOA’nın servis geliştirme ve mimari planlama parçaları farklıdır ve bağımsız değildir. Kurumların mimari ile iş amaçlarını hesaba katmadan izole yapıda oluşturulan servisler, yeniden kullanım için az bir potansiyele sahip olabilir ya da tamamen kullanılamaz olabilirler. Böyle bir durumda SOA’nın faydalarını elde etmek mümkün olamayacaktır. Bu riski azaltmak açısından kurumsal mimari ekiplerinin SOA çalışmalarında öncülük etmesi çok önem kazanmaktadır.

SOA yaklaşımında işi ve süreçleri servislere bölmek esastır. Bunu yapabilmek için de süreçlerin en alt detaya kadar dokümante edilebilmesi ve görselleştirilebilmesi gerekir ki böylece olası servisler belirlenebilsin. Bunun yolu da kurumsal mimari çalışmalarından geçecektir. Mimari çalışmaları ne derece hedefleri ve kapasiteleri kapsayacak şekilde gerçekleştirilir ve performans ölçütlerini destekleyici teknolojilerle birlikte ele alınırsa, çalışmaların çıktısından da o derece fayda elde edilecektir. Yani süreçlerin tetikleyicisi olan ve gerçek dünyada meydana gelen tüm olayların BT sistemlerinde modellenmesi önemlidir.

Modellemede varolan iş uygalamalarını, iş ve BT sahiplerini, fonksiyonaliteyi, desteklenen bağlantıları, teknoloji sağlayıcılarını, veri akışlarını ve varolan personelin yeteneklerini içeren envanter oluşturulması önemlidir. Referans modelde hedeflenen mimari, gap analizleri, yol haritası ve gereken teknolojiden oluşan tavsiye edilen hedef durum oluşturulur. İcra planı uygulama portföyü, uyarlama planları iş öncelikleri ve iş gücünün sağlanması için altyapı ihtiyaçlarının eşleştirilmesi ile oluşturulmalıdır.

Bir diğer kritik nokta ise kurum genelinde yeniden kullanılacak servisler için, merkezileştirilmiş bilgi sistemleri yöntemi olmasıdır. Süreçlerdeki farklı alanlar için aynı servisin farklı şekillerde oluşturmasını yada uyumsuz bağlantılar kullanmasını engellemek açısından bu yönetim şekli önemlidir. Merkezileştirilmiş bir servisler deposu olmalı ki, tasarımcılar veya geliştiriciler hizmetleri nerede arayacaklarını bilsinler. Servislerin kullanım amaçlarının, nasıl bağlanılacaklarının ve kullanım kurallarını bilinmesi için iyi dokümante edilmiş olmaları gereklidir, aksi takdirde “servis” gücünü yitirir.

Gartner servislerin sadece %10’dan %40’a kadarının yeniden kullanılabildiğini saptamıştır. SOA yaklaşımını hedef seçmiş kurumlarda kritik konularda iyileştirmeler bu oranları ve böylelikle SOA’nın teorik faydalarının pratiğe geçirilme oranlarını artıracaktır. Yine Gartner’ın hesaplamaları etkin SOA uygulamalarında, uygulamalara yönelik masrafların %30-40 oranında azaltıldığı belirlenmiştir.

SOA’ya başlangıç açısından müşterilerin dahil olduğu süreçleri seçmek, doğrudan geliri etkiler ve kurum içerisinde odaklanılmış bir sorun noktası olması itibariyle getirileri daha net algılanır hale getirir. Bu nedenle iş değerini doğrudan etkileyen uygulamalardaki %10 iyileştirme, daha dolaylı uygulamalardaki %50’lik iyileştirmeye karşılık gelecektir.

SOA yaklaşımının Türkiye’deki durumunu Batı Avrupa ve ABD ile karşılaştırır mısınız?

Batıya baktığımızda kurumların %50‘den fazlası SOA’yı kullanıyor veya 2007’nin sonunda kullanıyor olacak, ve kurumların %40’ı SOA’yı stratejik iş dönüşümüne ulaşmak için kullanıyor.

Forrester, 2007’nin sonunda, Global 2000 firmanın %75’inin SOA’yı uygulayacağını tahmin etmektedir. Küçük ve orta boyutlardaki şirketler de açıkça SOA’yı kabul ediyor, ancak uygulayabilmenin yollarını arıyorlar. Türkiye’de de bu konuda kurumlar neler yapılabileceğini anlamak ve öğrenmek sürecindeler.

SOA’da önümüzdeki beş yılın eğilimleri neler?

SOA’nın ideal hedefi BT’nin kodlamayı en aza indirerek farklı servisleri düzenleme, birleştirme ve yeni süreç kombinasyonlarıyla eşleştirmesidir. Ancak bu görüş halen yıllar gerekmektedir. İkincil hedef ise kullanıcıların sistemleri gerçekten ihtiyaçları olduğu kadarı ile bilmelerini gerektiren yapıyı kurabilmektir. Bu giderek daha hızla yaklaşılan bir hedeftir.

Gartner’ın tahminlerine göre 2008’den itibaren, kurumların %60’ından fazlası kritik uygulamaları ve süreçleri oluştururken SOA’yı prensip olarak kullanacaklar.


keyboard_arrow_up