Kurum kültürü, bir kurumda yaşayan değerlerin, inançların, ilişki biçimlerinin, alışkanlıkların, karar mekanizmalarının, ritüellerin, ortalama davranışların tümünü temsil ediyor. İş ikliminde kalıcı ve güçlü değişiklikler olurken kültürün aynı kalması, uyumsuzluk, yetersizlik, mutsuzluk, rekabette geri kalma gibi sonuçlara yol açıyor. Bu gerçeğin farkında olan kurumlar, iklimsel değişimleri yalnızca teknolojiye yatırım yaparak karşılamanın yeterli olmadığının, kültürel dönüşüme de eğilmelerinin bir zorunluluk olduğunun bilincindeler.
Ürün ve hizmetlerin üretim süreçlerinde köklü değişikliklerin olduğu her dönemde insanlar iş birliği yapmanın ve organize olmanın yeni biçimlerini keşfettiler. Organizasyonlar, güçlü bir otoritenin hakim olduğu küçük yapılardan daha uzun vadeli planlar gerektiren ve yönetenlerle üretenleri kesin çizgilerle ayıran katı hiyerarşik yapılara, yetenekli olanların yükselebilmesine imkan veren organizasyon biçimlerinden daha karmaşık bir iş birliğini gerektiren matris oluşumlara doğru evrim geçirdiler.
Her yapı, güç, itaat, istikrar, kontrol, iş birliği gibi farklı değerleri ve karar alma mekanizmalarını ortaya çıkardı. Tüm bunlar da birbirinden oldukça farklı yönetim kültürlerinin oluşmasına yol açtı. Ancak bu dönemlerin biri açılırken diğeri tam olarak kapanmadı. Farklı kültürler kuşaktan kuşağa aktarılan deneyimler ve alışkanlıklarla üst üste binmiş bir şekilde bir arada yaşamaya devam ettiler.
Öte yanda, özellikle elektronik, iletişim ve bilişim alanındaki devrimsel ilerlemeler, dijitalleşme, küreselleşme ve bunlara bağlı ortaya çıkan yıkıcı inovasyonlar ile değişim ve dönüşümün ivmesi görülmemiş oranda arttı. VUCA diye adlandırılan, karmaşıklığın ve belirsizliğin temel parametreler haline geldiği bir iklim ortaya çıktı. Tüm bunlar yeni bir üretim çağının ve daha önce görülmemiş iş modellerinin temel parametreleri haline gelmeye başladılar.
Elbette her sektörün ve kurumun bu küresel değişimle etkileşimi aynı düzeyde değil ama dijitalleşme gibi mega trendlerin ve kaotik VUCA ikliminin tüm sektörleri etkilemekte olduğu bir gerçek. Bu durum farklı bir zihniyet ve yapılanma içinde yeni iş birliği modellerinin ve yeni bir kültürün oluşturulmasını zorunlu kılıyor.
Çevresel ihtiyaçlar ve üretim biçimleri hızla değişirken organizasyon yapılarının ve buna bağlı oluşan yönetim ve iş yapma kültürlerinin aynı kalmasının ise kurumsal yetersizlik, uyumsuzluk, verimsizlik ve mutsuzluk gibi sonuçlara yol açtığını gözlemliyoruz. Örneğin, üst yönetim kademelerinde “yalnızlık” duygusu, orta yönetim kademelerde “aşırı yük” ve alt kademelerde “düşük motivasyon” pek çok kurumda ortak bir tema olarak ortaya çıkıyor.
Kaotik ve değişken VUCA iklimi çok daha esnek olmaya ve daha çevik hareket etmeye imkan sağlayacak bir alt yapıyı gerekli kılıyor. Değişen iklim koşullarına bağlı olarak yapısal ve kültürel dönüşümler gerektiğini fark eden öncü kurumlar bu çerçevedeki arayış ve çalışmalarını hızlandırıyorlar.
Kültürel dönüşüm programımız ile, ortak akıl ve sezgiyi harekete geçirerek, bu ihtiyacı hisseden kurumların çabalarını kolaylaştırmayı hedefliyoruz.